top of page

Her Yönüyle ŞAMANİK YOLCULUK

Gazeteci Esmeri Alev Ekebaş ile Tülin Etyemez Schimberg’in “ŞAMANİK YOLCULUK” hakkındaki röportajını aşağıda okuyabilirsiniz.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Tülin Etyemez Schimberg, okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: 1972’de Samsun’da doğdum ve Sinop’ta büyüdüm. Çocukluğumdan beri doğaya, bilinmez olana çok meraklıydım. Dedemin fantastik öyküleri ile birlikte hayal dünyam şekillendi.

Tülin Etyemez Schimberg

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okurken, “Ben neyim, sadece bu beden miyim?” sorularının peşinden koşmaktaydım. Rüyalarımın, beden dışı deneyimlerim, astral seyahatlerimin anlamlarınını çözme arayışındaydım. Kristallerin şifa için kullanımını öğrenmek beni çok etkilemişti. Bilyay Vakfı ile genç yaşlarda tanıştım. Spiritüel dünyayı keşfetmek beni çok büyüledi ve sorularımın çok ötesinde cevaplar buldum. 1. İstanbul parapsikoloji konferansı ve 2. Parapsikoloji konferansı ile yurtdışından pek çok uzman ile tanışma imkanım oldu. Dünya Regresyon Enstitüsü’nden Jeffrey Ryan ve Janet Cunningham’dan regresyon uzmanlı eğitimi aldım. Dünya Regresyon Uzmanları Birliğinin (EARTh) kuruluşunda bulundum. Hans TenDam, Trisha Caetano, Marion Boon ve Roger Woolger ile eğitimlere katıldım. Roger Woolger’ın Derin Anı Süreci (DMP) eğitimleri ardından şamanik çalışmalarla ilgilenmeye başladım. Sandra Ingerman bu alanada karşılaştığım ilk uzmanlardı. Ardından Leo Rutherford ve Juanita Puddifoot ile şamanik çalışmalara katıldım. Ve bu alandaki transpersonel deneyimlerimi ve çalışmalarımı regresyon ve spiritüel bilgilerle birleştirerek bir nevi kendi sentezimi oluşturdum. Halen Bilyay Vakfı ve Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar başkanlığını sürdürmekte, hem yurtiçinde hem yurtdışında şamanik çalışmalar düzenlemekte ve keşiflerime devam etmekteyim.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Siz, yeni nesil şaman mısınız? Eski şamanlar kimlerdi? Şamanizm bir yaşam biçimi mi?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Şamanizm bir din değildir, bir yaşam biçimidir. Dünyanın hangi köşesine giderseniz gidin doğa ile iç içe olan, doğanın dilini ve işaretlerini okuyan ve bununla hayatta kalmaya çalışan, bütünlüğünü devam ettiren yapılar görürsünüz. Kabileler halinde yaşanan dönemlerde kabilenin bütünlüğü ve hayatta kalması çok önemliydi. Topluluk içinde daha küçüklüğünden bu yaşa diğerlerine göre farklı özellikler gösteren bireyler takip edilirdi. Rüyaları, durugörü yetenekleri, paranormal yetenekleri gözlemlenirdi. Ve ona göre kabilenin şifacısı olarak atanırlardı. Eski Türklerde bu hassas yapılı kişilerin “kam” diye adlandırdığını görüyoruz. Aslında bu kişiler kendilerini “şaman” diye adlandırmıyorlar. Şimdi biz bu modern toplumda isimlendirirken “şaman” diye kullanıyoruz. Orijinal halinde şaman olunmaz, şaman doğulur. Sibirya şamanları, Güney Amerika, Meksika, Aztek, Avrupa şamanları, Avustralya’da aborjinler, Afrika yerlileri arasında bu yapılanmaları görürüz.


Şaman; karanlıkta gören, ötealem ile, atalar ile, ölenlerle, hayvan ve bitkilerin ruhları ile bağlantı sağlayan kişidir. Şamanlar bir kişi hastalandığında onun ruhunun bir parçasının kaybolduğuna inanırlardı. Şamanın görevlerinden biri de o kayıp parçayı bulup geri getirmekti. Atalar ile bağlantı kurmak, atalardan ve ölülerden rehberlik almak, ölen kişiye sürecinde yardım etmek, avcıların ne yöne gidip avları bulacağı konusunda yön göstermek, hangi otların şifalı olduğunu tespit etmek, mevsimlere göre göz edilecekse ne yöne gidileceğini tespit etmek şamanların işlerinin bir parçasıydı. Kısacası, topluluğun hayatta kalması ve devamlılığı için şamanların önemli fonksiyonları vardı.

Şimdi biz modern dünyada doğa ile bağlantımızı azalttık. Beton binalar içinde, ayağımız toprağa dahi değmeden yaşıyoruz. Hastalıklarımız arttık. Kendi doğamızla olan bağlantımızda da dengesizlikler yaşıyoruz. Bazı hissiyatlarımızı kaybettik ya da üstünü örttük. Şimdi bu yaptığımız çalışmalarla, kadim yöntemleri kullanarak yeniden içsel varlığımızla bağlantıya geçme çabalarımız söz konusu. Belki bizler şamanlar değiliz. Ben bir şaman değilim, şaman olarak doğmadım. Kendimizi “şamanik uygulayıcılar” olarak adlandırabiliriz. Bir nevi “arayıcı”yız. Kendi ruhsal varlığımızla yeniden bağlantımızı kuvvetlendirmede yöntemler arıyoruz. Şamanik uygulamalar da bizlere kadim öğretileri yeni bir dille kullanma fırsatı veriyor.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Bu çalışmalarınıza meditasyon diyebilir miyiz?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Şamanik çalışmalarda en çok kullanılan enstrüman davul ve çıngıraklardır. Dünyada nereye gidersek gidelim, yerel halklarda davulun çok kullanıldığını görürüz. Dakikada 200-220 vuruş davul çaldığımızda beyin dalgalarımız otomatik olarak alfa dalgasına geçer. Alfa seviyesi beyin dalgalarının uyku ile uyanıklık arasında imgelemenin başladığı seviyedir. Şamanik çalışmalarda aktif imajinasyon kullandığımızı söyleyebiliriz. Belli bir niyet ile, sorular sorarak meditasyona oranla daha aktif içsel bir çalışma yaptığımızı söyleyebiliriz.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Şamanizm ve şamanik yolculuğunuz nasıl başladı?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Regresyon eğitimlerimi tamamladığım sıralarda hocam Roger Woolger ile derin sohbetler yapardık. Onun özellikle Orta Amerika şamanları ile deneyimleri beni çok etkilemişti. Şamanik çalışmaların güncel toplum düzeyine uyarlanmış çalışmalarını uygulayan ve kitapları ile çok sade bir dille bilgiyi anlatan Sandra Ingerman’ın kitapları ile karşılaştım. Sandra Ingerman Amerika’da Kaliforniya’da yaşamaktaydı ve ona erişim oldukça zordu benim için.


2011 yılında ben bir şaman ile tanışmak istiyorum diye bir niyet koydum kendime. Ve İngiltere’ye yaptığım bir seyahatim sırasında arkadaşım Juanita Puddifot’u ziyarete gittim. “Tülin sana bir süprizim var, seni şamanik çalışma uygulayıcısı hocam Leo Rutherford ile tanıştıracağım,” dedi. Leo ile görür görmek enerjimiz kaynaştı. Bana kitaplarını hediye etti. O seyahatim ardından, eşim ve arkadaşlarımla Pasifik Okyanusunu yelkenli tekne geçmek üzere bir seyahat planlamıştık. Leo’dan aldığım kitaplar, Sandra Ingerman’ın kitapları benim okyanusta yol arkadaşım oldular ve ilk uygulamalarımı okyanus tabanının 5000 metre üstünde gerçkleştirdim. Telefon yok, internet yok, televizyon yok. Sadece dalgalar, ufuk ve gökyüzü. Bu on beş günlük süreç benim hayatımın dönüm noktası oldu. Deneyimlerim beni şamanik dünyanın daha da derinlerine doğru çekti. Türkiye’ye dönmemin hemen ardından Leo ve Juanita ile eğitimler organize ettim. Ve içimdeki uyuyan ve varlığımın derinlerinde bulunan bilgi tekrar aktive oldu diyebilirim. Ve ben de bu yolda öğrendiklerimi çevremle paylaşmaya ve ayrıca kendi eğitim temelim olan spiritüel bilgiler, kendini bilme öğretisi ve regresyon ile de harmanlayarak yeni bir yaklaşım geliştirmeye çalışıyorum. Pandemi günleri de bu çalışmaların online platformlardan sadece İstanbul ile sınırlı kalmayıp, pek çok ülkeye ve şehre yayılmasına vesile oldu.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Şamanik Yolculuk Deneysel Çalışma Atölyelerinizde, şamanik dünyaya giriş yolunu nasıl gösteriyorsunuz?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Şamanlar öncelikle yaşadığımız dünyayı iki katmana ayırırlar. “Sıradan dünya” ve “Sıradan olmayan dünya”. Sıradan dünya bizim içinde yaşadığımız gerçekliktir. Sıradan olmayan dünya ise şamanik alandır. Orada her şey gerçekleşebilir.

Eğitimlerde hem bir haritalandırma yapıyoruz hem de nasıl giriş yaparak nasıl geri döneceğimizi de netleştiriyoruz. Gördüğümüz imgeler bizim kendi imajinasyonumuz. Genelde kişiler ben bunları uyduruyor muyum, derler. İmgeler bizim enerji sistemimizin ürünleridir ve bizim bilinçdışımızla yakından bağlantılıdır. Gelen imgelerin -ne kadar uydurmuş olsak da- bize verdiği mesajlar ile ilgileniriz. Varlığım bana ne demek istiyor bu imajları göstererek? İmgeler kendi sembolizmimizin izlerini içerir. Ve kendimizi keşfetmek üzere bir yolculuğa çıkarız. Bilinçdışımızın bir sembol dili var. O dili öğrenmek bir süreçtir.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Aşağı dünya nedir? Orta dünya nedir? Yukarı dünya nedir? Nasıl yolculuk yapılır?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: “Aşağı dünya”, “yukarı dünya” ve “orta dünya”dır. Aşağı dünya, kalbimizin altında olan enerji merkezlerimizle bağlantılıdır. Ve bu bir eylem dünyasıdır. Bu aynı Alice Harikalar Diyarı’nda öyküsüne benzer. “Nasıl yapayım, ne yapayım, bunu nasıl gerçekleştireyim?” sorularının yanıtlarının bulunacağı eylem dünyasıdır aşağı dünya. Bu alana giriş için dünyada bulunduğumuz, gittiğimiz bir alanı kullanırız. Nereden girersek, oradan geri dönmek için bir giriş yeri seçmek önemlidir. Ben de çalışmalarda katılımcılara bunu açıklıyor ve nasıl o alan gireceklerini ve nasıl döneceklerini öğretiyorum.


Yukarı dünya ise, kalbimiz ve kalbimiz üzerindeki ifade ve biliş sistemimizle yakından bağlantılıdır. Yaşadığımız olayların anlam arayışları ve “bunu yaşamamın anlamı ne? Bunu deneyimleyerek ne öğreniyorum?” gibi daha yüksek anlayış ve farkındalık sorularının yanıtlarını aldığımız alandır yukarı dünya. Bu alana giriş ve nasıl sorular soracağımız ve cevaplarımızı nasıl yorumlayacağımızı eğitimde açıklıyorum.


Orta dünya ise bu yaşadığımız dünyanın bir paraleli gibidir. Ölen varlıkların, bitki ve hayvan ruhlarının frekansları ile uyumlanabildiğimiz bir alandır. Orta dünya çalışmalarını şamanik çalışmalarda daha deneyimli kişilerin yapması önerilir.


Nasıl yolculuk yapılacağı konusunda ben bir uzmanla çalışarak, okuyucularımızın bilgilenmelerini ve deneyim yapmalarını tavsiye ederim. Ayrıca şu anda baskısı biten Sandra Ingerman’ın “Şamanik Yolculuk Elkitabı” da faydalı olacaktır. Bilyay Vakfı’nın ayda bir düzenlediği atölyelere de katılıp deneyim sağlanabilir. Ayrıca Bilyay daha önce yapılan tüm eğitimlerin videolarını da paylaşıyor. bilyay@bilyay.org.tr adresinden bilgi edinilebilir.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Erk hayvanları ne anlama gelir?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Erk hayvanı bizim içimizdeki yeteneklerin ve yaşam gücünün arketipsel bir sembolüdür, temsilidir. Koruyucu ve yönlendirici rehberliği temsil eder. Şamanlar her şeyin bir ruhu olduğu inancını taşır. Yani ruhsallık her yerdedir.


Eski kadim toplumlarda, dünyanın neresine giderseniz gidin atalarımız doğayı gözlemliyorlardı. Doğanın en büyük parçası olarak da hayvanların farklı özelliklerini gözlemlediler. Bir hayvanı avladığınızda, onun derisini veya tırnağını veya dişini üzerinizde taşıdığınızda o hayvanın gücünü aldığınıza inanılırdı.


Örneğin, aslanı ele alalım. Aslan yeryüzünün kralıdır, ormanın koruyucusudur. Aslan liderdir, gücü temsil eder, öncüdür. Aslanlar strateji geliştirerek avlanırlar. Aile, güç, cesaret bağlamında önemli bir semboldür.


Kartal ise gökyüzünün kralıdır. Keskin ve yukarıdan daha geniş bir bakış açısını temsil eder. Pek çok ülkenin ve kültürün sembolünde yer alır. Kartalın güneşe dik bakabiliyor oluşu hakikatle yüzleşebilmeyi ifade eder. Kartalın bakış açısına sahip olduğunda olayların içinde kaybolmazsın, daha geniş bir bakış açısının sembolüdür. Ruhsal rehberliğin, ilahi yasaların temsilcisidir.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Şifada erk hayvanları nasıl kullanılır? Nasıl soru sorulur?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Şimdi bizim yaptığımız modern yaklaşımla, şamanik yolculuklarda, bir meditasyonda, bir rüyada veya içsel bir çalışmada bir hayvan imgesinin gelmesi bizim içimizdeki o gücün uyanması, ortaya çıkması, tezahür etmeye başlaması anlamını taşıyabilir. Lider olmamız gereken bir noktada, cesaretin hatırlanması ve açığa çıkması için aslan imgesi bize yardım eder. İçimizde denge getirir. Bir hatırlatıcıdır aynı zamanda.


Kartal, hayatın içinde detaylardan sıyrılıp daha yukarıdan ve daha geniş bakış açısı ile bakabilme yeteneğimizi artırabilir. Büyük resmi anlamamıza yardımcı olur. Ruhsal varlığımızla olan bağlantımızı artırır. Bize olayların içinde daha keskin bakış açısı verir.


Eğer hayatın içinde ilerlerken hiçbir şey bizim için net değilse, önümüzü göremiyorsak, sanki her şey karanlıkta gibiyse bir baykuş bize yardımcı olabilir. Baykuş gece avlanır. Karanlıkta görür. Bilginin, öğrenmenin de sembolüdür. Kemirgenleri avlar. Baykuş rehberliği bizim hayatımızda enerjimizi çalan, sinsi enerjilere, insanlara karşı uyarıcı olabilir. Bazen enerjimizi çalan insanlar etrafımızda dedikodu yapan arkadaşlarımız ya da iş yerindeki iş arkadaşlarımız olabilir.


Öncelikle o erk hayvanının bize ait olup olmadığını sorarız. “Benim erk hayvanım sen misin?” sorusu ile başlarız. Bu teyidi üç kere almak önemlidir. Ardından da, “Bana hangi yetenekleri getirdin, bana hangi özellikleri getirdin? Ben bu güçleri şu anki yaşamımda nasıl kullanacağım?” diye sorabiliriz.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Datça Palamutbukü Şamanik Yolculuk Deneysel Çalışma Atölyelerinizde Datça doğasının sizlere etkisi nasıl oldu?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Datça çok özel bir alan. Suyunun, denizinin, havasının temizliği doğanın gücünü artırıyor. Daha Palamütbükü’nde bir çalışma gerçekleştiremedik. Datça Teniz Merkezi’nde deneyimsel bir çalışma yaptık. Hayanın sıcaklığının biraz daha uygun olduğu sonbahar bize farklı deneyimler hazırlayacaktır. Geniş katılımlı bir çalışmayı 2021 sonbaharında planlıyoruz.



Küçük bir grupla da olsa yaşadığımız deneyim oldukça kuvvetliydi. En küçük katılımcımız on yaşındaydı. Sanırım en fazla derin deneyimi yaşayan da o oldu. Çocukların ne kadar doğal şamanik uygulayıcılar olduğunu ben de tekrar görmüş oldum.


Diğer yandan bu tekniğin kendisine göre olmadığını fark eden bir katılımcımız da oldu. İmge yerine sadece sezgi ile ilerleyebildi.

Şamanik yolculuklarda derinleşme ve netleşme de çok fazla uygulama ile gelir. Yaptıkça deneyim derinleşir. Katılımcılar aslında bir giriş yapmış oldular. Ne kadar derin bir iç dünyaları olduğunu fark edip, sadece kapıyı araladılar.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Şamanik yolculuk hocalarınız kimlerdir? Şamanik yolculuğa çıkmak isteyenlere neler önerirsiniz? Hangi kitapları okusunlar? Sizin yazdığınız kitaplar var mı? isteyenler için sosyal medya hesaplarınızı vermek ister misiniz?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Benim bu alandaki hocalarım başta da belirttiğim gibi Leo Rutherford ve Juanita Puddifoot oldular. Leo Rutherford’un “Şamanik Yolun Çalışma Kitabı”, “Şifa Çemberi” kitapları ve Sandra Ingerman’ın “Şamanik Yolculuk Giriş Kitabı” ve Sandra’nın İngilizce yayınlanan diğer kitapları, Michael Harner’ın kitapları ve Ayşe Nilgün Arıt’ın kitaplarını öneririm.


Benim bir kitabım bulunmuyor. Ben anlatmayı ve aktarmayı daha çok seviyorum. Bilyay Vakfı – MTIAD Youtube kanalında ve kendi kişisel Youtube kanalımda paylaşımlar yapıyorum. Şamanik Yolculuk konusunu aldığım, davet edildiğim de pek çok program var. Okuyucularımız Youtube’dan bulup izleyebilirler. Ayrıca her ay Zoom üzerinden deneyimsel şamanik yolculuk çalışmaları yapıyorum. Duyurularımı kendi ismimle olan Tulin Etyemez Schimberg facebook, instagram hesaplarından ve Bilyay Vakfı sosyal medya hesapları üzerinden yapmaktayım.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Davul ve alfatik ritm dersek. Şamanik yolculukta davulun etkisi, önemi nedir?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Davul bir nevi şamanın atıdır. Her kültürde davulun kullanıldığını görürüz. Dakikada 200-220 vuruş, beynimizi direkt alfa ritmine sokar. Böylece beynimizde imgeleme başlar. Alfa uyku ile uyanıklık arasında imajinasyonun başladığı bir seviyedir. Ayrıca bazı çalışmalarda dans ederken de yolculuğu kullanıyoruz. Trans dans çalışmaları beden hareket ederken yolculuk yapma deneyimini bize yaşatıyor. Bazen bu ritm davulla, bazen çıngıraklarla sağlanıyor. Birlikte kullanıldığında daha da keyifli bir yolculuk deneyimi olabiliyor. Burada amaç belli bir ritim ile beynin aktif imajinasyon yeteneğini harekete geçirmek diyebiliriz.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Ritüellerde dua, yeme ve içmeye dikkat etmenin, niyetin, aksesuar, kıyafet ve ekipmanların önemi nedir?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Gerçek şamanik ritüellerden önce uzun bir süre hazırlık yapılır. Et, şeker, içki gibi enerjinin çok fazla sindireme gideceği unsurların etkisi azaltılır. Oruçlar bedeni hazırlar. Frekans anlamında süptilleştirir. Yani siz diyelim bir bilgi ve sezgiyi akıtacaksınız. Onun aktığı kanalın temiz olması önemlidir. O kanalda blokaj olması akan bilginin kalitesini, miktarını etkiler. Eğer çok ağır yemek yedikten sonra yolculuk yaparsanız ve de yorgunsanız beden uykuya geçecektir. Davulun ritmi sizi güzel güzel uyutur. Diğer taraftan bedeni bir süre yediklerinize dikkat ederek hazırladıysanız, beden orada dinlenme halindeyken siz şuur genişlemenizi daha kaliteli bir şekilde gerçekleştirirsiniz. O nedenle ben atölyelerde, bir süre öncesinden şekerin kesilmesini ve fazla ağır yemek yenmemesini katılımcılara tavsiye ediyorum. Eğer bir kamp yapacaksak ve yoğun bir konsantrasyon halinde bir seri deneyimler yaşayacaksak bu arınma süresini daha da uzatıyoruz, ona göre bedeni yönlendiriyoruz.


Kıyafetler, aksesuarlar hem bizi motive ediyor hem de konsantrasyonumuzu odaklıyor. Bir nevi arketipsel bir bilginin uyanışını gerçekleştiriyoruz. İlla belli bir kıyafet giyme zorunluluğu bence yok. Diğer yandan erk hayvanlarımın şekillerini üzerimde taşıdığımda, beynimde bir çapayı aktive ediyorum. Yani aksesuar bana o gücü vermiyor, bana sadece hatırlatıcı oluyor. Diyelim aslan başlı bir kolyeniz var. Aslan size erke hayvanı olarak geldikten sonra onu üzerinizde taşımaya başladınız. İçinizdeki cesareti, liderliği açığa çıkaran kolyenin kendisi değildir. Siz ona baktıkça içinizdeki liderliği ve cesareti hatırlarsınız. Aksesuarların enerjisi harekete geçirici ve hatırlatıcı olduğu düşüncesindeyim. Ben şu zamana kadar yaptığım yolculuklarda karşılaştığım erk hayvanlarımız küçük biblolarını ya da oyuncaklarını alıp kendime bir köşe yaptım. Bu da benim için keyifli bir odaklanma alanı oldu.


Tütsüyü çok fazla şamanik yolculuklarda ritüellerde kullanıyoruz. Adaçayı, üzerlik, ardıç en fazla kullanılan tütsülerden. Önceden çok fazla duş alma imkanı olmadığı için tütsü hem koku için hem de böcekler için kullanılıyordu. Şimdi ise modern bilimsel bilgilerle baktığımızda, tütsünün ortamın iyonizasyonu için önemli olduğunu görüyoruz. Biz bir duygu ortaya çıkardığımızda pozitif iyonlar yayıyoruz. Öfke, üzüntü, yas vs. tüm duygular ortaya çıktığında bulunduğumuz ortamın iyonizasyonu da değişiyor. Tütsü, aromatik yağlar, yakılan bir himalaya tuz lambası bu iyonizasyonun değişmesi fonksiyonunu sağlıyor çünkü ortama negatif iyonlar salınıyor ve ortam nötrleniyor. Bunu biz en doğal bir nehir kenarında, doğada ağaçların altında, deniz kenarında yaşıyoruz. Çünkü negatif iyonlar bu mekanlarda çok fazla olduğu için bizim bedenimizin manyetik alanı değişiyor, biz de bunu “içim ferahladı” diye ifade ediyoruz.


Niyet konusu ise şamanik yolculukların özü diyebiliriz. Bizim niyetimize göre aldığımız bilgi şekilleniyor. Niyeti koyarken de sadelik çok önemli. Ben genelde tek bir niyet ya da soru ile yolculuk yapılmasını öneriyorum. Niyetinizin sadeliği, içtenliği gelecek olan cevabı da etkiliyor. Aynı bir dua ne kadar içtense, bir o kadar yüksek seviyelere çıkabileceği gibi, şamanik yolculukta niyet de ne kadar yürektense gelen cevap da o kadar derinden ve evrensel olabiliyor.


ESMERİ ALEV EKEBAŞ: Ruhun Kayıp Parçası atölye çalışmanızı anlatır mısınız? Ben Esmeri Alev EKEBAŞ engelli bir birey olarak ruhumun kayıp parçasına nasıl ulaşabilirim?


TÜLİN ETYEMEZ SCHIMBERG: Şamanlar eğer bir yerde bir hastalık, bir sorun var ise ruhun bir parçasının kayıp olduğu inancını taşırlar. Eski kadim kültürlerde yolculuk yapmak ve o kayıp parçayı geri getirmek ve hasta kişinin enerjetik alanına üfleyerek kişiyi iyileştirmek şamanın görevi idi.


Bu parçalanmalar pek çok sebeple meydana gelebilir. Ayrılıklar, ölümler, boşanmalar, taşınmalar, hastalıklar, fiziksel ve cinsel tacizler, aşağılanma, sözlü ve fiziki şiddet, doğal afetler, kazalar gibi pek çok örneklendirme yapabiliriz. Bazen ufacık bir olay bile bizde derin yaralar oluşturabilir. Bir parçam öldü, bir parçam onunla gitti, deriz.


Ben artık insanlığın gelmiş olduğu gelişim aşamasında, kendi enerjetik parçasını bulup geri getirmenin ve iyileşmenin kişinin kendi sorumluluğunda olduğunu düşünüyorum. Bir başkasının o parçayı bulup getirmesi değil de, kişinin iyileşmenin sorumluluğunu alması. Diğer türlü kişi o parçalanmaya sebep olan faktörleri yapmaya devam ederse, gerçek bütünleşme ve iyileşme meydana gelmeyecektir. Şifalanma geçici olacaktır.


Ruhun kayıp parçasını bulup geri getirme (soul retrieval) çalışmasında hem bu parçalanma sebeplerinin detayına giriyoruz, hem de bu parçayı içsel yardımlarla nasıl bulup getireceğimizi öğretiyoruz ve deneyimletiyoruz.


Sebepsiz hiçbir şey olmadığı için, bir yerde bir engel varsa, -ister fiziki, ister mantal- bu ruhsal varlığın bir öğrenmesi içindir. Şamanlar evrende tesadüfün olmadığına inanırlar. Şimdi de, geçmiş de, gelecek de bu an’ın içindedir. O zaman şifa da anın içindedir. Fiziğe fizikle müdahale etmek gerekir, duyguya duygu seviyesinde, hisse his seviyesinde, düşünceye düşünce seviyesinde, ruha da ruh seviyesinde. Şamanik yolculuk belki bir engelin sebebini keşfetmenize yardımcı olabilir. O zaman anlam seviyesinde tamamlanabilirsiniz ve bu sizin o engel karşısında hayatta baş edebilme gücünüzü artırır. Bazen ise bedeniniz sizin sembolleriniz aracılığıyla size bir yönlendirmede bulunur. O zaman bazı problemlerin, örneğin ağrıların azaltılması veya bedenin şifalanması için içsel rehberliği size sunabilir. Önemli olan uygulamak ve de size uygun olup olmadığını görmektir.


Varlık için yollar sonsuzdur. Yardım da sonsuzdur. Ben şamanik çalışmaların kişinin kendi varlığından aldığı aracısız rehberlik olduğunu düşünüyorum ve öyle hayatımda uyguluyorum. Bilindışımın ve daha geniş ruhsal varlığımın bir dili var. Bu dili öğrenmek, her zaman için yeni keşifler yapmak, bu dilin evrensel olduğunu keşfetmek de ayrı bir heyecan veriyor. O nedenle de bir “arayıcı”, bir “keşifçi” olarak yaşama devam ediyorum. Önemli olanın yolun kendisindense, yolu yürümek olduğunun düşüncesindeyim.

bottom of page